10 Mayıs 2007 Perşembe

Kimsiniz?

Sahi siz, evet okuyanlar siz, Atatürkçü müsünüz?
Peki Kemalist misiniz?
İkisi aynı mı farklı mı?
Hangi Atatürk ten bahsediyorsunuz Kemalizm den atıp savururken? Mustafa Kemal'den bahsediyor olamazsınız, çünkü o konu sadece orduda ders olarak anlatılabilir, zira bizim ne işimiz var askeri taktik ve terbiye metotlarıyla… Yok Atatürk ten bahsediyorsak o zaman size ne oluyor ki asker ağabeyler…

Bu ne mi demek! Şu demek...
M. Kemal askerdir, Atatürk ise sivil bir siyasetçi… Nokta…
Ben hepsini kapsadığı için kendisini ‘’Gazi’’ diye anarım… Benim yorumum da bu…

Gazi, meclise danışmadan adım atmamıştır, devamlı istişaresini sürdürmüştür... Hep asıl mekan olarak meclisi görmüştür sizin aksinize…
Ajandalarda darbe yazıları, sitelerde muhtıra hevesleri, meclis muhalefetinde tehdit ağızları…Hangisi Gazi nin huyudur, suyudur?

Hadi bunlar Gazi'nin ne huyudur ne de suyu, bunu biliyoruz...
Gazeteci, hukukçu ve eğitimci olan sivil Kemalistlerin siyasetten ödleri patlar ama cüppeyle yürüme dedin mi hepsi var…
Ordu Kemalistleri ise arazi de pkk'yı bitiremez, cesaret edip soyunup da siyasete de giremez…Bu da tamam...

E kuzum o zaman adama sorarlar, madem Kemalistsiniz o zaman ''Gazi'' ile neden hiçbir ortak noktanız yok?

Yani daha açıkçası, ne M.Kemal gibi amacına ulaşan bir komutan, ne de Atatürk gibi profesyonel bir düşünür ve siyasetçisiniz…
Aynı ‘’Gazi Mustafa Kemal Atatürk’’ten bahsettiğimize emin misiniz?
Biraz ağır eleştirdik, fakat ordumuzun içindeki yüksek bilince sahip, müthiş komutanlarımızın olduğunu adım gibi biliyorum... Aynı zamanda bildiğim bir şeyde, hiç az olmadıkları...
Zaten ne zaman sayıları azaldıysa millet birbirini vurdu, tanklar yürüdü... Zaten ortalığı kan götürmüyorsa bunu onların iz'anına borçluyuz...
Allah C.C. aklı başında olan, vatansever, imanlı ve zeki komutanlarımızı başımızdan eksik etmesin...
Kendilerini eleştirilerimizden tenzih ederiz...
Atatürk bu milletin bir değeridir, bu tartışma götürmez bir gerçek... Ama o değeri tepede tek başına bırakırsanız tepki yaratır. Siz, daha fazla ya da az kıymetli olmaları kişisel yoruma açık olmakla beraber Fatih, Yavuz, Osman bey, Orhan bey, Kanuni, Abdülhamit, Alparslan, Karabekir ve daha birçok isimlerin yazılı olduğu Hanlar, Sultanlar, Paşalar ‘Onur Listemizin’ içinden Atatürk'ü ayırıp sadece onu önder kabul ettik derseniz, sadece bu halk ve tarihine ihanet etmiş olmaz aynı zamanda M.Kemal Atatürk'ü de tarih sayfalarında yalnızlığa itmiş olursunuz. Eğer Atatürk'ün bir yeri varsa Türk milletinin onur listesindeki yeridir...
Tek başına bir değer olarak kullanamazsınız…
Derseniz ki ‘o tektir, o olmasaydı bu vatan olmazdı’. Cevabınızı '‘o bir 'Osmanlı subayı' olarak sadece görevini yapıp çıkış yolları arayıp, yollardan birini tercih etmiştir, zira koruduğu vatan ecdadın emanetidir, bu da zaten onun Çanakkale'de emriyle ölüme koşan askerlerin yaptığı görev kadar sıradan bir vatan savunma görevidir'’ şeklinde verirler de, cevap da veremezsiniz...

Gazi'nin ve Şehitlerin yaptığı işe sıradan dediğimi sanacak abuklar için açayım, o an o görevi yapmak, gidip savaşarak şehit olmak normal ve sıradandır, hepimiz bu görevi sıradan kabul ederiz, çünkü ecdadımızda öyle idi. Allah bize de gerçek manada şehadeti nasib etsin. Amin.

Dolayısı ile Gazinin o askerlerden farkı yoktur…
O şehitlerimizin de hepsi MUSTAFAdır, KEMALdir, ATAdır, TÜRKtür... Aynı amaç, aynı vatan, aynı millet, aynı din, aynı bayrak, AYNI CAN…
Bu sebeplerden dolayı aslını inkar bize yakışmaz…
Özlenen de Osmanlı değil, mayoyla denize giren halifeler var keza… Özlenen bu milletin tekrar ‘’tamda düştüğü yerden yani bu topraklardan imanıyla, coşkusuyla, hoşgörüsüyle ayağa kalkması’’ dır…
Bunu hangi partinin yapabileceğine bakıyorum,
CHP mi? Güldürmeyin beni…
AKP mi? CHP ye bakarak elbette ‘’ehven-i şer’’…
Burası Türkiye ve tüm bunlar ‘’İNANILIR GİBİ DEĞİL’’ değil mi?…
Bence de...

Demokrasi Gaspı

YOK ANAM YOK OLACAK GİBİ DEĞİL…
Anlaşılmıştır ki bu gidişle CHP ve ordunun yüzünün güldüğünü göremeyeceğiz...
Çünkü halk ''siyasette'' onları istemiyor, onlarda demokrasiyi… Ancak ve ancak bir şekilde mutlu olduklarına şahit oluruz kanımca, o da ancak CHP iktidar, MGK ise bakanlar kurulu olunca… E zaten artık ‘halam’ da da bıyık çıkarsa, gayrı adı ‘dayım’ dır… bu da böyle biline… Ordu – Chp – yargı – ADD – ÇYDD - kanaltürk vs elele verdilerAKP ve RTE nin oylarını değil artırmak katlamak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar ve benimse hala bir tek oyum var…

Tüm bunlara rağmen, yine benim adım irticacı,
okulunda okuyamayan yine bizim hanım,
şeriat diye küfrettikleri yine benim dinim…

Oysa, Benim oyumun bir tane olmasına, eşimin daha geçen yıl başını kendi rızası ile kapatmasına ve dahası onların kafasındaki Şeriat ın karşılığının ‘islam’ değil ‘iran daki şii yönetim’ olmasına rağmen…
Zira Sünni Türk örneği Osmanlı dır…
Bazı akıllardan geçeni duyar gibiyim,‘Cumhuriyet kurulalı 84 yıl oldu ve tüm kurumlarıyla işliyor, benim dediğim tamamen gericilerin savunduğu o eski Osmanlı günleri özlemcilerinin savunduğu şey tam olarak’, değil mi? Şimdi bu şekilde düşünen salaklara soruyorum…Peki madem tüm kurumlarımız ve Cumhuriyetimiz 84 yaşındadır, neden ordumuz kendini kendi internet sitesinde 2500 küsür yaşında, Emniyet müdürlüğümüz de kendinin 162 yaşında olduğunu iddia eder?
Hani cumhuriyet ve kurumları 84 yaşında idi?...
İtfayecilerde 100 küsürlü yaşlarındalar haa, ona göre…
Ve daha niceleri…

Kemalistlerin bugüne kadarki kurum gasplarına bu halk ses çıkarmadı, böyle gitseydi çıkarmayacaktı da zaten ama ne zaman cumhuriyeti ve demokrasiyi gasp edebileceklerini açıktan söyleme ve eyleme dökebilme cesaretini gösterdiler işte o zaman bu iş bitti...

Mitingler

Syn Sezerin ADD'ye Cumhurbaşkanlığı kasasından aktardığı yüzlerce milyon ytl'lik kaynak ve CHP nin kanaltürk'e pompaladığı 6 milyon dolarlık kaynak, bu işlerin nasıl döndüğünü açık seçik ortaya koyuyor...
Miting e söylenecek söz bu kadar yeter...
Bahsettikleri miting bu gölgeler altındadır...
Fakaaattt...
Asıl miting de görmemiz gereken başka bir olay var...
Syn Sezer'in gerçekten iyi bir organizatör oluşudur...
Şu son zamanda yaşanan tüm olayları bizzat planlayıcısı olarak gördüğüm Sezer, kişiliğinin çok farklı bir yönünü de ortaya koyuyor...
Meğer Sezer yaşıyormuş! Ve pek de ciddi plan program içindeymiş...
Bir yıldan beridir aktarılan paralar...
Zamanı gelince düğmesine basılan Özkan...
Tam zamanında, tam yol veren ADD - ÇYDD ve diğer yandaşlar...
Enteresan bir günde ortaya çıkan ve 367 tartışmasını başlatan eski yargıtay başkanı...
CHP nin onun dediğini, daha yere düşmeden sahiplenmesi ve götürüp anayasa mahkemesinin önüne koyması...
Anayasa mahkemesinin 'TAK-ŞAK' hızıyla hareket etmesi, kararın ise yanıltmaması......
vs vs vs...
Tüm bunlar sizce rastlantımıydı...
Sezer i tebrik ediyoruz... Çok iyi hazırlanmış bir proje... Fikrine sahip çıkması, hem de bu kadar profesyonel olmasından dolayı etkilendik... Tabi akıllarında olmayan tek senaryo seçimde ne yapılacağıydı, onuda Malatya Ünv. rektörü gayet net açıkladı,
'aldıkları oy %95 olsa bu ülkeyi yine biz yönetiriiiiz'...
işte buuuuu...
Ne diyelim bu söze...
''Okumak cehaleti alıyor, ...'' desek yeridir herhal...

Kutuplaşma ve Ordu

Yesinler…
Bir tarafta halk varken diğer diye taraf mı olurmuş, bu ne biçim kutup şekli?

Hukuku bir kenara koyup kanunlarla yönetilen bir ülke mi hayaliniz?
Azınlık çoğunluğa hükmediyor diyordu Baykal, ama kendisi de aynı fırsatı 130 civarı mv ile 550 lik meclisi rehin alarak hiç düşünmeden kullandı. Hem de cumhurbaşkanı seçtirtmemek, ülkeyi kilitlemek, ortalığı allak bullak etmek ve siyasi olarak intihar etmek pahasına…

Kendi partisini uçurumdan aşağı itti, yetmedi, anayasa mahkemesini tehdit ederek yargıya kendini tartışılır hale getirtti, ordu da elinden geleni ardına koymayarak korsan bir açıklamayla bu ihlallere selam duruşunu yineledi…

Yani neymiş ‘’Ali Şen başkan Fener şampiyon’’…değişen bir şey yok…

Orduya bazen çok gülüyorum, koca koca adamlar işi gücü bırakıp kendi konuları olmayan işlerle uğraşıyorlar, yani bu gidişle Fenerbahçe yönetimine de karışabilir yakında Anıt paşa, ona göre ayağını denk al Ali Koç, öyle takımı çekerim makımı çekerim diye ortalıkta dolanıp durma, çarpıverirler adamı, 3 yıldızınız da yetmez, adam 4 yıldız zira… Her iş yıldızla oluyor ya o açıdan...
Anlayana...
Ne alakası mı var?
Fenerbahçe yle çok alakası var çünkü Anıt paşa FB li olabilir ama siyasi o-l-a-m-a-z… Nokta…

Hoş, delikanlı olanları da çıktı ve taktir ettik, ne yaptı çevik paşa, çıkardı üniformayı girdi siyasete, tüm siyasi kariyeri bir basın toplantısı kadar sürdü, siyasete girdiğini açıklayabildi, sonra? Sonrası şu, Çevik paşa'yı bir daha tatil mekanlarında görüntüleyebilmişlerdi gazeteciler…

Haaa emekli olup Cumhurbaşkanlığı cebinden miting düzenleyenler yok mu?
Elbette var...
İşte onlar ise çevik paşadan ve başına gelenlerden ders alanlar...
Ne yani haso larla hüso larla kim uğraşsın, çağırırsın Özkan, Saylan ve bunlar gibi şahsiyetleri verirsin emri, uydular ne ala, uymadılarsa zaten irticacıdırlar… Ordu ne zamandan beri taraf olmak cesaretini ‘’hak’’ olarak almıştır? Biz hiç duymadık… Duyarlı insanların da dillendirdiği ve son harfine kadar katıldığım bir düşünce de şu; ‘’ben dinimi yaşayamayacak, kızımı oğlumu istediğim gibi okutamayacak, eşime dininin gereğini yaşatamayacak, seçtiğim partiyi iktidara muktedir edemeyecek, devletin kurumu olan diyanetinde 1989'da kutlama haftaları arasına koyduğu ve peygamberimiz SAV'in doğumunu ilahilerle ağlaya ağlaya kutlayamayacak, seçemeyecek, seçilemeyecek, güvenli bir şekilde cumhurbaşkanı olamayacak, cumhurbaşkanı olan adayları aday oldukları andan itibaren özel olarak korumasına alacak bir ordumun varlığını hissedemeyecek, Atatürk – cumhuriyet – demokrasi - laiklik gibi değerleri bir bez parçası ile savaşan mikro savaş aletleri olarak kullanılmasına engel olamayacak, demokrasinin ve insan haklarının bizzat koruması gerekenler tarafından hiçe sayılmasını eleştiremeyecek, nokta dergisi gibi yazamayacak, istediğim gibi çizemeyecek ve tüm bunlar gibi olumsuzluklara gözümü kapatıp ses çıkaramayacaksam ORDU NEDEN VAR ? ‘’

işte sordum soruyu... Sahi bunlar bizim hayatımızın lüksleri olacaksa ordu neden var? Ordunun görevleri bunların yapılmasını sağlamak mı, tabiiki değil? Herhangi bir açıklama yapılacaksa bile aleyhte yapmak, hükümet sözcüsü Cemil bey'in de dediği gibi, ne haddine?.. Çok şükür bu güne kadar yukarıda saydığımız yapıyı güçlendirecek bir şekilde taraf olduklarını hiç duymadım …Ayrıca bugüne kadar ordunun ve CHP'nin ekonomi yönetiminde iflas edildiği dönemlerde de ayağa kalktıkları görülmedi, varsa yoksa irtica geliyor... Zira bir ülke zengin ve karnı toksa özgürdür…

İrtica ne mi?
İşte açıklıyoruz:
6-7 kız çocuğunun bir araya gelip''bana annemi verdiğin için teşekkür ederim Allahım'' diye ve ''yemekten önce Bismillah, sonrada elhamdülillah'' diye ilahiler okuyan kız çocuklarıdır... Bu kadar... Bu kişilerin henüz suç işleme ile alakası olan birine irticacı dediğini görmedim, duymadım... Dersaneye gidenler, okul kapısında bekleyenler, hacca gidenler, sakallılar, başını örtenler vs vs vs... Bunların hepsi irticacı olabilir... Bunlar sakıncalı... Peki, Syn Sezer'in salıverdiği ve dağda askerimize kurşun sıkarken tekrar ele geçen pkk aflıları?

Bence de o konuya girmeyelim, ömrünüzü beni okuyarak geçirmeniz gerekebilir...

ANAP - DYP

Anavatan partisinin söyledikleriyle bu denli çelişmesi de gereksizdi; neyine lazım senin partinin başına geçer geçmez iktidar pazarlıkları…RTE kadar şanslı olamıyor herkes sayın mumcu.

Evet, AKP'de bayağı bir süre geçirdi kendisi ve elbette bizden iyi tanımıştır onları ve camiayı, ama tanıması daha profesyonel hareket etmeye sevk etmeliydi, sağa sola saldırmaya değil... Sonuç ne oldu, e ne olacak gittiler mezarlıktan bir parti çıkarıp orada birleştiler, hem de DYP ile…

Kimi gazeteciler bunu bir basiret göstergesi olarak yorumladı, kimiyse beyhude çabalar hatta daha ağır bir tabir kullanıp akılsızca ve manevra yoksunluğu dedi… Biz ne mi diyoruz; bu bahsi geçen iki partinin DP çatısında birleşmesi maalesef ölü doğumdur… Çünkü çıkış denen şey, ivmelerin pozitifi gösterdiğinde güç birliği yapabiliyorsa birkaç parti, işte o ‘umut var olunacak’ bir durumudur. Eski bir DP ‘Divan Üyesi’ olarak söylemiyorum bunu, aynı ile vaki...

Fakat bizimkilere bakıyoruz ki heyhat, ikisi de damdan düşmek üzereler. Dikkat edin her iki lider de kendini düşünüyor, partilerini dahi değil - kendilerini, çünkü ikisi de mv olamayacaklar, konu budur...

Birleşmeyi inceleyelim;

DYP:
Lideri ve kurmayları, inanın partilerinin durumunu kendileri bile bilmiyor, az çok bir tahminleri olsa işin içinden çıkıp siyaset yapacaklar ama ellerindeki dört mv ile ortakları anavatanın 20 mv nin üzerinde hakimiyet kurmaya çalışıyorlar vesselam. Tek nedeni ise, önceki genel seçimlerde daha fazla oy almış olmaları, ama Anap'dan daha iyi olduklarının tek işareti bu. DYP büyük ağabeylik rolünü sevdi, baraj geçilip hatta bir zafer kazanabilirlerse o zaman dyp tutturacak bizim çatımız en uygun zemin meselelerine… Fakat sonuçta bu rol onu muhtemel bir baraj altı kabusundan kurtaracak senaryonun konusu olacak. Özgüvenleri yok... Ağar bir daha meclisi rüyasında görür, anap son çare, yoksa daha kötüsü chp'nin peşine takılmak zorunda kalacak.

Anap:
Yeni başkanları ile ilk seçimlerinde hiçbir şanslarının olmadığının farkındalar. Dolayısı ile her türlü sürprize hazırlıklı olmaya çalışıyorlar. DYP'deki özgüven eksikliği Anap'da ‘’diz titreme’’ seviyesinde… Az çok siyasi birikimler ise barajı geçmenin imkansız olduğunu ortaya koydu. Bu ise Anap'ın seçimde başka bir ad ile girip muhtemel hatta kesin olan hezimeti Anap ın üstüne yapıştırmayacak bir projeye itti. Genel bakacak olursak kötü geçecek bir seçimi ne Anap ne de DYP üstüne almayacak, zaten mezarlıktan ödünç alınmış olan DP'ye fatura edip daha derin bir mezara gömecekler… İki parti için de müthiş bir proje, ama en karlı olan Anap, çünkü ilk hezimeti aşmış olacak. DYP ise 4 mv ile 20 lik Anap'ı dizginlemenin keyfini çıkartacak…DYP de savunma hazır, oy gelirse kır atın şahlanışı, gelmezse basiretsiz insanlarla ülke için birleşme özverisi olacak…

Haa sahi bu seçimler memleket yönetimine talibiyet için di değil mi?
Ana-yolcularda da zaten ne memleket yönetecek kadro ne de lider var, üstelik bunu onlar da pek iyi biliyor… Daha da abartayım mı? 2 mv liği verilse biri Anap a diğeri DYP ye, Ağar'la Mumcu oturup razı olur gıklarını çıkarmaz seçime bile girmezler, çünkü grup olarak milletten oy alıp meclise girmek zordur ama hazır vekillerin aklını çelip grup kurmak kolaydır. Ne de olsa Demirel var halleder ve bunu her iki parti için de seve seve yapar Demirel, onu ilgilendirmez kim nereye geçiyor, yeter ki onun elini öpsünler de kim kimi yerse yesin, bu da bir ihtiyaç sanırım eski politikacılar için...

Başka bir deyişle Mumcu yeni Mesut Yılmaz, Ağar da pek diri bir Demirel oldu başımıza, bunlardan da gelecek hayrı, tut bacağından ayır…

AKP - RTE

İnanılır gibi değil…
Maalesef yine RTE ve AKP kazandı…
Yine…

Evet, özellikle yine diyorum... Çünkü AKP bugüne dek ne seçim çalışması yapmış ne de teşkilatlarını tabanında yetiştirmiş bir parti değildir... RTE de ne başbakan olmayı yolun başında planlamış ne de aklına getirmiş bir başkandır… Fakat ülkemizin ‘’tek parti’’ si olan CHP'nin ve Ankara'nın bürokrasi, eğitim, yargı, hukuk ve bu tip mevkilerinin mantıklarının anlaşılması mümkün olunamayan, isteklerinin öznesine bir şeyi yazmanın becerilemediği makam sahipleri sayesinde artık önü alınmasının imkansız olduğu bir AKP gerçeği ve RTE diktatörlüğü ile karşı karşıyayız…

Bu adam, Refah partisi üyelerinin (kendisi de dahil) ‘’demokrasi ile fetih’’ çağının başlaması olarak hatırlanması gerekecek bir tarzda gayretleriyle ülke gündemine ve önemli mevkilere oturmaya başlangıç yapmıştır… O seçim çalışmasındaki gayret gösteren herkesi burada selamlıyor, isimlerini tek tek anıp teşekkür etmek istiyorum… Zira ülkemizin tam demokrasi ile buluşmasında, halkın sandığa iradesini yansıtmasında öncü kuvvet oldular… Tekrar yaşayanlarına sağlık sıhhat, ölmüşlerine de Rabbimiz Teala'dan Şanına yakışır misafirperverlik temenni ediyorum…

Olayın devamı kısaca şöyle ki,
RTE günün birinde bir yerlerde bir şiir okur. Nereden bilsin bu şiirin onu başbakanlığa taşıyacak olan ilk basamak olduğunu. Oysa RTE'nin bile aklına sadece ettiği dualarda gelmektedir başbakanlık… İşte o dönemde ‘’TAK-ŞAK’’ partisi ve yandaşları (ki yukarıda açıkça kim olduklarına değindik!) hemen durumdan vazife çıkardılar, tak diye yukarıdan düğmeye bastılar, şak diye RTE'yi içeri attılar, adamcağız da küt diye kendini başbakan olarak buldu… (tak-şak benzetme olarak yazıl-ma-mıştır, bir zamanlar ‘’biz tak diye emir veririz, şak diye o işleri hallederiz" diyen, hatta bu sebeple basında adı "tak-şak paşa" ya çıkan generaller vardı piyasada, onlaradır göndermemiz…)

Yemin ederim, eğer dualarının bu kadar çabuk gerçekleşeceğini bileydi RTE, başka bir şey isterdi… Bu ne acele kardeşim, daha partiyi yeni kurdunuz demeye kalmadan iktidar olundu, Saadet'ten transferler o kadar çabuk oldu ki -hatta pek çoğu iktidara geldikten sonra gelebildi AKP ye- adam, AKP lilerin ajandalarında bilmem nerenin yetkilisi ya da sorumlusu olarak kayıtlı ama hala Saadet'ten çıkamamış ki, yani daha kısa yazalım ceketini almaya vakti olmadı yahu... O kadar, gerisini siz düşünün artık…

Bu transferler garip mi, değil… Çünkü meclisten alışığız ki bir mv bile aynı dönem içinde 5 parti yapabiliyor, bakın, partiye geçiyor ya da filanca partinin saflarında yer alıyor da diyemiyorum, çünkü nerede olduğunu bilmeyen mv olurmu? Olur… Akşamki çakırkeyf sofradan kalkıp, sabah başağrısı ile uyanıp, yanlışlıkla dün istifa ettiğini unuttuğu partideki odasına gidip çayını söyledikten sonra çayı getiren çaycının ‘’hayırlı olsun abi, biz zaten ailecek kökten demokrat partiliyiz, bakma ekmek parası için buralarda çaycılık yapıyoruz, benim de sizin partiye geçmek için bir şansım olsa dakika durursam adam olmiiim" diyen garibanın, vekilimizin bıngıldağını hafif titretmesi ile sağdan soldan gelen pis bakışların farkına varıp içten içe ‘hass…r’ diyip sonra ‘’kalan eşyalarımı almaya geldiydim’’yalanına sarılan vekillerimiz var bu memlekette…
‘’Hadi canım’’ diyeniniz var mı buna…
Olsa olsa ‘’yok yaaa’’ diyebilirsiniz!!!

Burada bir hakkı vermeden geçemeyeceğim: Bu mv transfer piyasası da ‘’dürüst lider Ecevit in’’ hediyesidir Türk siyasetine… Yani CHP yine yanlış ata oynuyor... Yani Saadet'ten AKP'ye ‘yatay geçişler’ oldukça hızlanır, Akp hızlı başlar ve hızlı devam eder ve iktidara öyle bir gelir ki kondüktörün son durağa geldiğinde uyandırdığı yolcular gibi daha mv olduğundan haberi olmayan AKP'li mv adayları vardır, seçim kazanılmıştır… Bakın, parayı hepsi harcıyor ama bunlarda ne çalışma, ne gayret, ne de telaş, ne de ortaya sürülen ‘’iki anahtar’’ gibi bir yalan vaad… Şimdi bu AKP'yi ben mi seçtim yoksa o bahsettiğimiz zevatın RTE'nin üzerine çıkıp tepinme ihtiraslarımı? Bırakaydılar, RTE bir parti kurar seçime girer ve en büyük başarısı da Saadet Partisi'nin yarısı kadar oy almak olurdu…

Şimdi de Cumhurbaşkanı seçtirtmek için ellerinden geleni yapıyorlar... Merak etmeyin o da olacak sevgili oligarşik zevat… Sizin bu son gayretinizle AKP teşkilatları rahat bir nefes aldı… Artık herkes koltuğuna sahip olacak o kadar basit… Lunaparktaki 360 derece dönen kamikaze gibi, herkes sıkı sıkıya koltuğuna yapışacak, korktuğu yerde gözünü kapatacak sonra birde açacak ki gözünü %40 ile seçim galibi oluvermiş... Aman ne güzel memleket, bravo CHP, iyi halt ettin… Adam liderimiz oldu çıktı…

Başkasına oy yok! Çünkü siyasetçilerin yapmaktan korktuğu iki turlu seçim sistemine ben geçeli çoook oldu... İlk iki ye girecek partiye bakarım, oyum kıymetlidir benim, o ikisinden birine oy veririm, ehven-i şer durumu yani… Hiç beğenmediğim ve pek itici bulduğum ilçe belediye başkanına oy veriyor, eşime dostuma da oy verdirtiyorum, iş mi bu yaptığınız CHP liler?